KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUVARI
II. ULUSLARARASI MÜZİK VE DANS ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU “Bellek ve Kültürel Miras” 18-22 EKİM 2016 Trabzon/ Türkiye
5th Symposium of the ICTM Study Group on Music and Dance in Southeastern Europe 5.ICTM Güneydoğu Avrupa Çalışma grubu Sempozyumu
Fifth symposium of the ICTM Study Group on Music and Dance in Southeastern Europe Faculty of Arts, South-West University “Neofit Rilski” 2 – 8 May Blagoevgrad, Bulgaria University Center “Bachinovo”
Evrim Hikmet Öğüt – Soundscape of a coup d’état
F-16 jet flying low over Istanbul, 15 July 2016
Editor’s note: What follows is the author’s translation of an article that appeared on 17 July 2016; the original Turkish version is here.
It was an extraordinary, traumatic 24-hour period. We do not have a full grip on the details of what happened, but it is highly possible that it will result in bringing more authoritarianism and stronger polarization, fear, anxiety, and intervention in the lifestyles of almost half of the people in Turkey, along with many other catastrophes that we fear to think and say aloud.
The oppression of the coup d’état attempt has already turned into a collective and summoned frenzy where attacks on Alevites, Syrian refugees, and people drinking alcohol outside started to occur.
There will undoubtedly be a great number of analyses of 15 July 2016 and its aftermath. My intention is not to add…
View original post 793 more words
Bir gün Orhan Gencebay Konservatuara gelir…
10 Mart 2016
İTÜ TMDK BİSED Salonu
Moderatör: Dr. Ayhan Sarı
Yıllar önce bir derste konservatuarda arabesk dersi verilebilir mi diye sormuştu bir hocam, ben “olabilir, amacının ne olduğuna ve içeriğine bağlı” demiştim başka bir arkadaş ise “ismi bile bu kapıdan giremez” demişti.
Yıllar sonra bu söyleşinin duyurusunu üstelik Müzikoloji bölümünün imzasıyla ve doktoralı bir müzikolog tarafından modere edileceğini görünce akil adamlığını filan unutup pek bir heveslendim.
Müziği ile değil ama bedeniyle kapısından giremediği konservatuara sitem ile başladı kendisi.
1978 yılında Kervan’dan hem LP hem kaset olarak çıkardığı Benim Dertlerim albümündeki ve Derdim Dünyadan Büyük filminin finalinde karşımıza çıkan parçada devrimci sembolleri kullanırken,
2010 yılında Kervan’dan CD olarak çıkardığı Berhudar Ol albümündeki Diriliş-Etrüskler (parçanın ismini Ergenekon koymaktan sonradan vazgeçmiş) isimli parçada açıklamasında Avrupalıların aslında Türk olduğunu söyledi.
Bu eserde hepçi estetik ve günümüz konjonktürüne uyacak bir anlayışla her tele – gerçekten … domburadan tanbura – dokunmuş 🙂
Simgesel sermayesi altında ezilen öğretim üyesinden öğrencisine büyük bir kısım seyircinin “ben size çocukluktan beri hayranım” tavrından dolayı kendimi yeni çıkacak bir albümün tanıtım toplantısında hissettim.
Ne çok şey öğreneceğimi düşünmüştüm, öğrendim ama ….
Barışın Müzikle Ne ilgisi Var? Uluslararası İstanbul Müzik ve Dans Buluşması
Beşik‘in dayanışmacılarına tebrikler.
Kaynak: Barışın Müzikle Ne ilgisi Var? Uluslararası İstanbul Müzik ve Dans Buluşması
Uygulamalı Müzikbilim İnisiyatifi (UMBI) Kuruldu!
Andante‘de yayınlandı (Mayıs 2015).
https://muziktekalmaz.files.wordpress.com/2015/05/andante-mayc4b1s-2015.jpeg
Musicult ’15 Music and Cultural Sudies Conference
İTÜ TMDK, 7-9 Mayıs 2015
Bildiri verenler için 250 €/öğrenci 225 € katılım ücretinin oldukça yüksek… Akademik kapitalizm devam ediyor… Bu paranın nereye harcandığı konusunda kimse fikir yürütemiyor. Neyse ki İTÜlülere burs var 😉
Açılış konuşması programda da belirtildiği gibi Martin Stokes’un konuşmasıyla başlamış. Ben kaçırdım maalesef.
Öğlen arasında alan araştırma dersi dönem ödevi olarak lisans öğrencisinin sunduğu İstiklal caddesindeki sokak müzisyenleri araştırmasının bir benzerini öğleden sonraki bir sunumda Çek’teki buskerları izledik. Demek ki bizim bölüm bayağı ileri eğitim veriyormuş, sevindim.
Saat dörtteki Bruno Nettle konuşması maalesef sağlık nedeniyle gelemediği ve hatta skpe ile katılamadığından iki hafta önce kızının videoya çektiği konuşmayı dinledik. Music in culture ve applied musicology çerçevesinde bir konuşmaydı. Ben yeni bir şey duyamadım maalesef.
Paralel oturumlar olması salonlarda sürekli bir insan akışı olması özellikle nisbeten daha küçük ve ses sistemi olmayan B salonunda hem dinleyicilerin hem bildiri sunanların konsantrasyonu bozdu.
Latin, Doğu ve Yunan dünyası olarak isimlendirilmişbölge çalışmaları oturumlarındaki bildirilerin çoğu bölgeler hakkında betimsel çalışmalardı. Politika, kimlik ve göç ile ilgili oturumlar ilgimi çekti ancak başka oturumlarda da aynı konuları kapsayan bildirilerin var olması kafamı karıştırdı. Hangi oturum başlığı altında hangi bildirilerin sunulacağına sanırım bilim kurulu karar vermemiş. Bilim kurulundan pek çok kişi sanırım konferans öncesi bildirileri okumuşlar o yüzden dinlemeye ihtiyaç duymamışlar. Ayaklarına gelen uluslararası bir konferansa TMDK üyelerinin çok azının dinlemeye gelmesi de ayrıca dikkat çekiciydi.
Bildirileri DVD’de okumak geleneksel kitap kokusunu sevenler için hoş olmasa da, anahtar kelimeler üzerinden arama yapabilmek açısından olumlu ancak kağıt kullanmayıp plastik kullanılması açısından çelişkili bir çevrecilik anlayışı sunmakta.
Uzun süreden beri yapılan ve/veya belli bir konu çerçevesi olan toplantılara katılanlar sanırım toplumsal baskı nedeniyle bildirilerine daha ciddi hazırlanıyorlar. Özetler üzerinden kabul gönderen bilim kurulunun yapacak birşeyi yok tabii.
Bunlar da poster sunumlardan….
İkinci gün Değerlendirme ve teşekkür konuşmalarının ardından, Dilan ve Kapiko dinletileriyle son buldu.
Üçüncü gün yapılan İstanbul gezisi eğlenceli geçmiştir umarım.
Hıdrellez
Son yıllarda sadece Çingenelere atfedilen Hıdrellez isimli tiyatro oyununa, 1. Dünya Romanlar Kongresi’nin 1971 yılındaki toplantı tarihine denk gelen Dünya Çingeneler günü 8 Nisan’da gitmiş olmam bir tesadüf.
Edirneli Firuze Engin yazmış, Çingene stereotiplerini bu kadar ateşlemeseydi “kalaya kurşun katmamış” olurdu, oturduğu yerden “ezilenler” için ahkam kesen “devrimci” eleştirisi gümbürtüye gitmezdi. Diğer taraftan görsel olarak güzel olan sahne tasarımı da müzik ve suç temalı streotipleri köpürtüyor.. Benzer stereotipleri 2005 yılında ele aldığım TV dizi ve sinema filmlerinden üç örnek de görmemiz mümkün… Hachüsrevli Ali Yaylı yönetmiş, halk oyunları ve müzik geçmişinin oyuna etkisi inanılmaz.. Anlamadığım sigara, rakı, şarap gerçekti de (en azından görüntü olarak) kusmuk neden seyircinin hayal gücüne bırakıldığı….
Emrah Can Yaylı ile Ozan Tura’nın bestesi “ağıt”, dansın sadece eğlence olmadığını ve Çingenelerin vurdumduymazlıktan oynamadıklarını seyircinin kafasına vuruyor.
Selamda seyircinin 9 zamanlı alkış tuttuğu oyunda hakki yenilemeyecekler:
Tinke (Elçin Atamgüç), rol ve aksan süper.
Nurhayat (Radife Baltaoğlu), danslardaki göbek kullanımı harika.
Kıpti (Elyesa Çağlar Evkaya) hem oyunculuğu ile hem dansları ile inanılmaz.
Vasfi (Emrah Can Yaylı) hem dans, hem müzik hem de şivesiyle beraber oyunculukta başarılı. Cümbüş de eline pek yakışmış, valla eski öğrencim olduğu için söylemiyorum.
Dilsiz (Ozan Tura) bir de klarnet metal sol olaydı…
El kitabından sözlük hediyesi
.
Umudumuz kurumasın !
duyduklarım, dinlediklerim 
